18 Ağustos 2011 Perşembe

DÖNÜŞÜM


Eşimle kütüphanelerimiz birleştiğinden beri istediğim performansla okuduğumu söyleyemem ama güzel diyebileceğim arşivinden bu akşam elime geçen Kafka’nın Dönüşüm adlı öyküsü oldu. Uzun yaz gecelerinde oldum olası uyuyamadığımdan elimden bırakmadan bitiverdi. Simgesel anlatımıyla oldukça başarılı buldum ama doğrusu öyküyü ilk bitirdiğimde Kafka’nın özenli ve ayrıntılı anlatımından kaynaklanan hafif bir tiksinti ve günümüz sinemasının bizi alıştırdığı tüm gizemin sonunda açıklanmasını bulamadığımdan içimde bir ‘’yani ne oldu şimdi’’ duygusu olduğunu da itiraf etmeden geçemeyeceğim. Ancak sonra fark ettim ki olay aslında ne olduğundan ziyade daha çok karakterlerin kişilik yapılarının bir incelemesiydi. Herkes ayrı ayrı -buna ana karakterimiz Gregor Samsa’da dahil- bu ‘sorun’a yaklaşımları açısından ustaca bir şekilde değerlendirilmişlerdi. İnsanın bu dünyadaki yalnızlığı güzel bir üslupla ve oldukça kısa ve öz şekilde anlatılmaktaydı. Kişi ne kadar kendi varlığını anlamlandırmak için kendisini ailesi, işi, çocukları veya dünyada olan başka herhangi bir şeye bağlamış olursa olsun hepsi gelip geçiciydi. İçinde bulunduğumuz koşullar o kadar eğilip bükülebilir idiler ki en sevgili, en gurur duyulan, en ayrılmaz kişiler bile zamanla terk edilebilirdi. Ya da şöyle söylemek gerekirse en sevgili, en gurur duyulan, en ayrılmaz özelliklerimiz bile biraz konfor için göz bile kırpmadan feda edilebilirdi. Bence Kafka herkesin kendi görüşlerine göre anlamlandırabilmesi için öykünün iki ucunu da açık bırakmış ve okuyucuyu yönlendirici bir sondan kaçınmıştı.
Sözün özü okuduğum için memnun olduğumdur. Benim aynı yazarın romanlarını üst üste okuma ve yazarın kendi kişiliğine dair kendimce saptamalar yapmaya çalışma gibi bir huyum da olduğundan başka romanını yakın zamanda elime geçirirsem okumaya çalışacağım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder